• mundi’ye dair
  • kitaplar
  • blog
  • yazarlar
  • iletişim

Gerçekçi Bir Bakış: Çoğu İnsan İyidir

Sabit Fikir / Hümeyra YABAR

Hollandalı tarihçi yazar Rutger Bregman, Çoğu İnsan İyidir: Yeni Bir İnsanlık Tarihi’nde insan doğasının olumlu yanlarının izini sürerek iki yüz bin yıllık insanlık tarihini ezberlerin ötesinde bir perspektiften ele alıyor. Kitabında 2. Dünya Savaşı’nın karşı cephelerindeki insan sahnelerini, Sineklerin Tanrısı’nın asıl hikâyesini, Sibirya’daki gümüş tilki çiftliğini, çok bilinen psikoloji araştırmalarının bilinmeyen taraflarını, medeniyetin sömürge lanetini dikkatle ele alıyor. Bregman, insanlığı başka bir açıdan görme yolculuğu sunuyor.

Uzaktan baktığında onları da kendisi gibi zannetti ve korktu. Korktu çünkü korkulacak biri olduğunu biliyordu. Yaklaştıkça şaşkınlığı arttı. Silahın ne olduğunu bilmeyen, barışçıl bir insan topluluğu vardı karşısında. Yaklaştıkça heyecanı da arttı. “Bunlardan iyi köle olur. Adaya elli kişi gelsek hepsine sahip olur, istediğimiz her şeyi yaptırabiliriz,” diye hesaplamaya başladı. Ertesi yıl on yedi gemi ve bin beş yüz kişilik kötülük ordusuyla geri gelip planını uygulamaya koydu. “Medeni” sömürgecilerin nefesi kara bir dumandı Bahamalar’ı saran. Bundan beş yüz yıl önce Kristof Kolomb, cömertlikleri karşısında şaşkına döndüğü, bir şey istendiğinde hayır demeyen yerli halkın soyunu tüketmeye talip oldu.

Hollandalı tarihçi yazar Rutger Bregman’ın ilk kez 2019 yılında yayımlanan ve kırktan fazla dile çevrilen kitabı Humankind: A Hopeful History, Çoğu İnsan İyidir: Yeni Bir İnsanlık Tarihi Gül Özlen’in çevirisiyle çıktı. Yazar, insan doğasının olumlu yanlarının izini sürerek iki yüz bin yıllık insanlık tarihini ezberlerin ötesinde bir perspektiften ele aldığı kitabında 2. Dünya Savaşı’nın karşı cephelerindeki insan sahnelerini, Sineklerin Tanrısı’nın asıl hikâyesini, Sibirya’daki gümüş tilki çiftliğini, çok bilinen psikoloji araştırmalarının bilinmeyen taraflarını, medeniyetin sömürge lanetini dikkatle ele alıyor, insanlığı başka bir açıdan görme yolculuğunda duraklar da yol da bilimsel kanıtlarla inşa edilmiş. Bregman kitabında birbirimize gerçekten güvenebilmeyi başarabilmemiz halinde toplumun dönüşüm imkânlarından söz ediyor. Bu, çoktandır karaya saplandığını düşündüğümüz insanlık gemisini harekete geçirecek bir fikir olabilir mi? Çoğu insanın iyi olduğuna inanmak o geminin yelkenlerini rüzgârla doldurabilir mi?

 

İyilikten kuşku duymak üzerine

Yılın kitabı olarak işaret edilen Çoğu İnsan İyidir’in okuru heyecanlandırmasının temel nedenin hepimizin sahici iyilik hikâyelerine duyduğumuz susuzluk olduğunu söyleyebiliriz. Bizi doğamızın olumlu yanlarıyla yüzleştiren, insanın iyiliğine dair güven veren kanıtlar birbiri ardına sıralanıyor kitapta. Psikolojiden biyolojiye, arkeolojiden antropolojiye, sosyolojiden tarihe birçok alanda yapılan araştırmalara ait güncel bulguların üstünde durarak insanın kendine dair bin yıldır yanlış bir imgeye sahip olduğunu ifade ediyor yazar. Doğuştan bencil ve kötülüğe yatkın olduğumuzla ilgili anlatılan hikâyeleri “gerçek” kabul ederek hem kendimizin hem de birbirimizin “iyiliğinden” kuşku duymak üzere dayatılan imgeyi sorguluyor.

Savaşlarda, felaketlerde, salgınlarda ve toplumsal travmatik deneyimlerde yaşadığımız sarsıntılar iç muhasebemizi etkiler. Bu nokta iyiliği ve kötülüğü sorguladığımız yerdir aynı zamanda. Üstümüze çöken sisin geçici olduğunu bilmek onu aşmamıza yardımcı olur. Bregman, biyolog Frans de Waal’ın yöneticiler, felsefeciler, akademisyenler tarafından kabul görmüş “medeniyetin en ufak bir olayda parçalanacak ince bir katman olduğu” iddiasını ifade eden “cila teorisinin gerçekler karşısında defalarca çöktüğünü kanıtlıyor. Yazarın titiz araştırmaları haberlerdeki kötücül hikayelerin aksine kaos ortamlarında insanların iyiliği seçmeye daha yatkın olduğunu gösteriyor. 2005 yılında ABD’de yaşanan Katrina Kasırgası’nın basına yansıyan tarafını değil gazeteciler ortadan kaybolduktan sonra bilim insanlarının edindiği bulguları bizimle paylaşıyor. Bregman, dünyanın her yerinde aynı şekilde işleyen acil durum dinamiğini işaret ediyor: Toplumlar kötü bir durumla karşılaştıklarında büyük bir işbirliği ve dayanışma dalgası yayılıyor. Acil durumlar insanların içindeki iyilik duygusunu ortaya çıkarıyor.

Yazar Çoğu İnsan İyidir”de; Machiavelli’den Hobbes’a, Freud’dan Pinker’a önemli düşünürlerin etrafında toplandığı “insanlar kötüdür,” tezinin ve Rousseau’nun savunduğu “doğal hali iyi ve merhametli olan ama toplumsallaşmayla birlikte yozlaşan insan” fikrinin karşısına; özgecilik ve cana yakınlığı ile türünü devam ettiren, içinde bulunduğumuz yüzyılda iyiliğe tarihte hiç olmadığı kadar yaklaşan, rekabetten ziyade iş birliğine, kötülükten ziyade iyiliğe, mesafeden ziyade temasa, kuşkudan ziyade güvene yatkın olan insan doğasını koyuyor. Savaşlarda ateş etmeyen askerlerin ateş edenlerden sayıca fazla olduğunu, mesafe daraldıkça insanların birbirini öldürmekten kaçınıp silahlarıyla oyalanarak vakit kazanmaya çalıştığını, hapishanelerde gardiyanlarla mahkûmların sahici dostluklar kurabildiğini, doğal felaketlerde insanların tanımadıkları kişiler için canını tehlikeye atmaktan kaçınmadığını okuyoruz. İnsana dair hikâyeleri yeni bir bakışla değerlendirebilmeyi denemek, dünyada hepimizin ihtiyaç duyduğu hakiki değişikliği başlatabilir.

Kökenini psikanalitikten alan kuramların insanda saldırganlığın içgüdüsel olduğuna vurgu yaptığını biliyoruz. Psikanaliz, iyiliği insanın özünden gelen değil özündeki kötüye karşı bir savunma, bir yanıt olarak yorumlar. Freud’un ardından psikolojide iyiliğe dair bakışın yeniden yoğrulduğunu görüyoruz. Melanie Klein, iyi olanı içe almak, içte tutmak ve sürekliliğini sağlamanın temel bir ihtiyaç olduğunu savunarak bebeklikten itibaren ‘iyi nesne’ye duyduğumuz gereksinimi dile getirmiştir. Günümüzde, insanın iyi oluş halini artırmayı önceleyen pozitif psikoloji ise insanların olumlu karakter özelliklerini, güçlü yanlarını ve erdemlerini merkeze alan; hayatı daha doyurucu kılmaya yönlendiren; onların mutluluk arayışlarına katkıda bulunmaya yönelik bir bilim dalı olarak öne çıkıyor. Narrative (öyküsel) terapi ise hikayeleri yeniden yazmanın üstünde durur. Kötülüğe vurgu yapan bir hikâyeyi yeniden ele aldığımızda, katmanlarının arasında çok sayıda iyilik tohumuna rastlayabiliriz. Bregman’ın kitabında yaptığı da bir insanlık tarihi çalışmasının ötesinde insan hikâyelerini yeni bir gözle incelemek ve bilimsel kanıtlar ışığında yeniden yazmak.

 

Umutlu bir kapı

İnsanların temelde iyi olduğunu varsaymayı ‘iyimserlik’ değil ‘gerçeklik’ olarak değerlendiriyor Bregman. Savını desteklemek için insanlık tarihinin ezbere bilinen sahnelerini bilimsel kaynakların referansıyla yeniden ele alma cesareti gösteriyor. Yazar, gerçeği merkeze aldığı araştırmalarında insanlık tarihinde var olan iyiliğin izlerini sürüyor. Gerçekliğe duyduğumuz güvenin yanı sıra iyimser olmayı neden küçümsediğimizi sorabiliriz kendimize. Bilmeden, iyiliğin gücünü hafife alıp kötülüğün tesirini abartıyor olabilir miyiz? Hayatı iyi olanı tekrar tekrar keşfetme, iyiliği kendi hikâyemizde var etme, katı yanlarımızı iyilikle esnetme süreci olarak yorumladığımızda doğamızla uyumlanmamız mümkün. Kimin ne kadar iyi ya da kötü olduğunu hesap etmek yerine iyiliği ve kötülüğü ayırt edebilme becerimizi geliştirmek, sağduyumuzu artırmaya gayret etmek, içsel karar anlarında tercihimizi merhametten yana koymak bizleri daha iyi insanlar yapabilir. Bregman’ın, insan doğasına dair bakış açımızı değiştirdiğimizde yeni bir dünyanın kapılarını aralayabileceğimize dair inancını bir dayanak noktası olarak kabul edebiliriz.

Ahlak felsefesinin temel kavramı olan “iyi”, olası eylemler arasında bir seçim yapılması durumunda tercih edilmesi gereken insani tutumu ifade eder. İyi genel olarak insana, çevresine, topluma ve insanlığa yararlı olan şeydir. Merkezinde duyarlılık, mütevazılık, yardımseverlik ve merhamet vardır. Karl Marx, iyiyi tarif ederken onun hem çok sade hem de açık olduğuna vurgu yapar. Richard J. Berstein ise iyiliği ötekinden karşılık bulmanın olanak dâhilinde olduğu sevinçli bir istem, umutlu bir kapı, sağlıklı bir süreç, insani bir açılım olarak değerlendirir. Tasavvuf insanı iyiliğe teşvik ederken kötü huylardan arınmak, iyiye yönelmek, nefsi terbiye etmek, kalbi saflaştırmak için merkeze Allah sevgisini koyar. Ruhu kötü huylardan temizleyip marifete ulaşma yoludur. “Biz insanı en güzel şekilde yarattık,” ayeti iyiliğin doğumla başladığına işaret eder.

İyi hal üzere yaratılan insan ne oluyor da karar süreçlerinde kötülüğün rüzgârına kapılabiliyor. iradeli olarak yapılan, ahlaki değerlere ve iyiye aykırı olan; mutluluğa, ideallere, amaçlara ulaşmaya engelleyen davranışı “kötü” olarak tanımlayabiliriz. Kötülük dendiğinde akla saldırganlık, şiddet, dolandırıcılık gibi kavramların birer sonuç olduğunu söyleyebiliriz. Bu kavramların temelinde yatan haset, ihtiras, öfke, hırs veya bencilliğe ulaşmadıkça insan merkezinden uzaklaşıp kötülüğe yaklaşmaya devam edecektir. Kötülük rüzgârı nereden eserse essin insanda hep aynı çaresizlik hissini tetikler, iyiyi muhafaza edememenin çaresizliği. Bu rüzgârın karşısında dik bir şekilde durabilmek için ruhumuzdaki iyilik ateşini canlı tutmayı öğrenmeliyiz. Camus Veba’da, kötülüğün her yerde tüm güçlülüğünü kanıtlamaya çalıştığını ama insanların kötü olmak yerine daha çok iyi olduklarını söyler.

Kötülük güçlü ve sarsıcı olabilir. Ruh dünyamızın dengelerini alt üst eder, izlerini silmek yorucudur. Fakat iyilik her zaman kötülükten daha yaygındır. Doğayı kendi haline bıraktığımızda usul usul yeşillenen tepelerde, felaketlerin izi kendiliğinden silinir. Uzun zamandır kötülük hikâyeleriyle katılaşan ve çoraklaşan ruhlarımızı kendi doğasıyla buluşturmak imkânsız değil. Yazar kitabın sonunda, yıllar boyunca not defterine karaladığı ve uyguladığı notlarını okuruyla paylaşıyor. “Kuşku duyduğunuzda iyiden yana olun.”

Kötülük kısa ömürlüdür

Şüphenin kalbimizi avucuna aldığı anlar kötülüğün şiddetinden endişe duyduğumuz anlardır. Böyle bir tabloda iyiden yana olmak güç olabilir. Fakat burası aynı zamanda hayatla ilgili tavrımızı ortaya koyduğumuz yerdir. Tavırlarımızın yaşayacaklarımızın akışını belirleme üzerindeki etkisinin büyüklüğünü bilseydik bu karar o kadar da zor olmazdı. Karşımızdaki insanın iyi niyetine inanmak hem ona hem de kendimize “iyi olmak”la ilgili bir şans vermektir.

Kolomb’un gemisi iyi insanların adalarını yağmaladı. Bugün iyi insanların yaşadığı adalar varlığını sürdürüyor halen. Çünkü kötülük kısa ömürlüdür, iyilik ise yaşamı tekrar tekrar inşa gücüne sahiptir.

  • mundi'ye dair
  • kitaplar
  • yazarlar
  • blog
  • iletişim
  • KVKK Aydınlatma Metni
©️ Copyright 2019 Mundi. Tüm hakları saklıdır.